MURAT KOÇ - ÇAYELİ / RİZE
Doğa Yasalarının Mantığı Nedir

Doğa Yasası (Kanunu) Nedir
Evren yoktan yaratılmıştır. Burası kesin olduğuna göre, evreni Yaratan’ın evreni yaratırken koyduğu kurallara doğa yasaları (tabiat kanunları) denir. Daha kolay anladığımız fen bilimlerinin konusu olan hiç bir yasa, kendisinin sebebi olamayacağına göre, başlangıçsız bir bilgi ve gücün  eseridirler. Kevanin-i Tabiiyye-i İlahiyye:  Bu zincirleme isim  tamlaması Gazi Mustafa Kemal'e  ait olup bir kitabın özetidir. O’ nun arkasından gittiğini söyleyen fikir ve  düşünce adamları,  kemalist aydın ve filozoflar bu değerlendirmeyi çok iyi anlamaları gerekemez mi? Bugünkü anlamı: “Allah’ın koyduğu doğa yasaları” demektir. Şöyle diyor Zagnog Paşa Camisinde okuduğu bir hutbede:

"İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz, son dindir. Ekmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa, hakikate tamamen tevâfuk ve tetâbuk ediyor. Eğer akla, mantığa ve hakikate tevâfuk etmemiş olsaydı, bununla diğer kavânîn-i tabiiyye-ı ilahiyye beyninde tezat olması icab ederdi. Çünkü bilcümle kavânîn-ı kevniyyeyi yapan Cenab-ı Hak'tır.".  7 şubat 1923   https//tr.wikisource.org/wiki/baliksir_hutbesi.   Sadeleştirirsek:

       İnsanlara bolluk ve canlılık veren dinimiz son dindir. En son ve eksiksiz dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa, doğruya, gerçeğe  taamamen uygun ve birleşiyor. Eğer akla, mantığa ve doğruya uygun düşmmiş olsydı, bununla (dinimizle) Allah'ın koyduğu Doğa Yasaları arasında  çelişki olması  grekirdi.. Çünkü bütün  Evrenin yaratılışı ile ilgili yasaları yapan Cenab-ı Hak'tır". O halde:

            Kevanin-i  Tabiiyye-i Lahiyye 

ALLAH'N KOYDUĞU DOĞAL YASALARI


Gazi’nin bu sözleri   bilim ve felsefenin temeli, hareket noktası kabul edilmeli.  Bilim felsefesi yapmak isteyenler Allah’ın  yaratıp koyduğu yasaları  tüm fen ve diğer bilimlerde okuyup inceliyorlar. Fakat koyanından bahsetmiyorlar. Örneğin reklamlarda hepimizin  bin kere izlediği  “ATLASIN DESENİNE HAYRAN OLDUM

cümlesini ele alalım. Yani atlas halısı kendi kendine mi o güzelliği aldı? Ona o güzelliği veren usta nerede? O ustaya o yetenekleri veren kim? Niçin  şahsen bende yok öyle bir kabiliyet de, atlas halısının ustasında var? Bana o yeteneği vermeyen, fakat ona veren kim? Demek ki biz öyle şartlandırıldık ve alıştırıldık ki mahareti  her hangi bir güzellik ve sanatı yapana değil de kendisinden biliyoruz. Bu nasıl mantık yahu? Yapılan işi görüyor, yapanını yok sanıyoruz.  Çevremiz güzelliklerle dolu

GLAYOL  ÇİÇEĞİ

Bu  güzellikleri hep seviyoruz. Bunları  büyüten ve besleyen biziz ama,  icadı, tohumundaki yazılım milyarlarca yıl önce de vardı.

BEGONVİL (GELİN DUVAĞI) ÇİÇEĞİ 

GANNA    (TESBİH)      ÇİÇEĞİA 
İnsana gelince   bilindiği üzere bütün tıp fakülteleri sadece insanı inceler. Mesela kardiyolojide kürsüsünde bulunan bir sürü akademisyen  ( profesör, doçent ve araştırma görevlisi) sadece Allah’ın yarattığı kalp denilen bu küçük kan pompasını inceler ve incelemeye devam edecektir.               İnsan Kalbi (Kardiyoloji) fakat bu pompanın her inceliği henüz bilinememektedir. Tıp Fakültelerinde Nefroloji Anabilimdalı Allah’ın ilk defa yarattığı böbreği inceler.

Fakat henüz böbrekle ilgili her şey bilinmiş değildir.  Anlamak gerekir ki, yaratılmış böbrek tam anlaşılamadıysa Böbreğin  Yaratılması  ne kadar çok bilgi ve kudreti gerektiriyor. Göz ana bilim dalında göz denen bu fotoğraf makinesi incelenmektedir 

Dünyada belki yüzbinlerce  akademiyen (profosör), bilim adamı Allah’ın yarattığı ve göz denilen bu küçük aleti inceliyor. henüz tam  çözülemedi. Çözülebilse  benim geçirdiğim uveit hastalığının etyolojisi (nedenleri) ve tedavisi bilinmiyor. Bir zaman  Ankara tıp fakültesi kütüphanesinde Fizyoloji Dersi Kitabında duyu organlarının sınırlarını araştırıyordum. Kitabın yazarı ömrünü fizyolojiye ayıran Prof. Dr. Meliha Terzioğlu şu açıklamayı yapıyor:

       “-İnsan Beyni Kıyamete kadar kendisini çözemeyecektir. İnsan zihni ancak yaratanı tarafından analaşılabilir”.


Beyin Sinirleri

Meliha Terzioğlu’nun “anlaşılamayacaktır” dediği insan beyni, bilimin hiç olmadığı milyarlarca yıl önce de vardı? Hangi bilgi  bilgiyle hangi mühendis başardı. Tesadüf (olasılık)la   “daha iyi olan” ortaya çıkmaz. Rastlantılarla  iyi olan daha kötü hale gelir. Örneğin cama atılan bir taşla daha iyi bir kırık değil daha kötü bir kırık oluşturur .  Tersine açılan delik  dikdörtgen, kare veya dairesel bir şekil almaz. Dairesel bir kırık yapmak için eğitilmiş bir insan beynine ihtiyaç vardır. Dolayısıyla tesadüf ve rastlantılarla bugün bile anlaşılamayan  maddeye (beyne) akıl verme, düşünme, daha iyisini geliştirme  özelliği verilemiyor. yani her şey sonsuz bir bilgi ve gücün eseridir.  En ince ayrıntılarla yapıldığına göre, en ince ayrıntılara kadar biliyor demektir.  Çünkü bilen yapar, yapan bilir. Elektrik, telefon, radyo, televizyon, bilgisayar, otomobil, gemi, uçak gibi teknoloji icatları ele alırsak bu aletlerin yapımı milyonlarca sene önce bil kuvve mümkün idi.  Yani o zaman da yapılabilirlerdi.  Ancak yapacak  bilgi ve teknoloji yoktu. Ama mümkünlük (olabilirlik) ta o zaman da vardı. Örneğin elektrik dediğimiz elektron akımı Edison ve Faraday’dan önce de vardı. Yaratıcı suda ve  havada kaldırma  özelliğini vermeseydi gemi ve uçak yapılabilir miydi? Elektromanyetik dalgalar var kılınmasaydı, telefon ve televizyon bulgulanabilir miydi?  Demek ki  yapılmak için gerekli malzeme milyonlarca yıl önce var kılınmıştı. Petrol, doğalgaz ve madenler 20. yüzyılda mı var kılınmışlardı? bunlar o zamanda vardı.  Fakat bil kuvveden fiile geçmeleri, bulunmaları zamanımızda gerçekleşti. Şimdi biz teknolojik icatlar hep yapanlardan biliyoruz. bu icatlar Faraday ve Edison’dan önce de vardı. kim koymuştu, maddeye yerleştirmişti? Yaratıcı. O halde yapılan icaatları biz Allah’tan bilip O’na şükretmeli, hamd etmeli. O nedenle Kuran’ın ilk Suresinin ilk kelimesi sadece sağlık ve zenginliği değil; tüm icatların bulunmasında ve kullandığımız anda Allahu Teala’ya hamd şükür etmeliyiz. Ama biz malesef teknolojiyi  ortaya çıkaranlardan biliyoruz. çocuğumuz güzel bir resim yapsa, öğretmen bunun notunu başka bir öğrenciye verse nasıl olur? İtiraz edilir. Ahmedin yaptığı bir işin ücretini Mehmed’e versek olur mu? olmaz. o zaman günümüzde bize kolaylık getiren icatları, evren yaratılırken maddeye yerleştirenden değil de bulandan bilirsek ne olur? Olur mu? Olmaz. peki telefonla konuşurken veya televizyon izlerken hiç  elektromanyetik dalgaları  yaratan aklımıza geliyor mu? Nadir, çok az. Edison olmasaydı biz karanlıkta kalacaktık. Böylece yine geldik: “Atlasın Desenine hayran oldum” a.

       
 Eğer Allahu Teala uranyumun 1 gramında 2 bin ton kömüre denk bir enerjiyi yerleştirmeseydi nükleer enerji mi icat edilebilir


  miydi?   16.8 milyar yıl önce tüm Evren (Kainat),  tümüyle bir ilk saniyede önce bir toz halinde yaratıldı. Hatta  İleriki konularda görüleceği üzere sıfırzamanın 1/1043  saniye sonraki büyüklüğü,  1/1033 cm iken; bugüne ve sonsuza kadar olacak her olayın, yaratılacak her varlığın planı ta o zaman Yaratıcı tarafından belliydi. (İlmi ezelide=)  Yaratıcı'nın başlangıçsız  bilgisiyle bilinmiş, Ayarlanmış  ve düzenlenmişti. Zaten bu işe dinimizde kader denir. Zamanı gelince yaratılması (olay haline gelmesi, gerçekleşmesi) ise kazadır. Çünkü Allah'ın ilmi her zaman sonsuzdur. Zamanla Artması  söz konusu değildir. Yani o küçüklükte iken bile yaratılıp olacak her  olayın planı maddeye yerleştirildiği islam akaidine uygundur.


Meliha Terzioğlu’nun “anlaşılamayacaktır” dediği insan beyni, bilimin hiç olmadığı milyarlarca yıl önce de vardı? Hangi bilgi  bilgiyle hangi mühendis başardı. Tesadüf (olasılık)la   “daha iyi olan” ortaya çıkmaz. Rastlantılarla  iyi olan daha kötü hale gelir. Örneğin cama atılan bir taşla daha iyi bir kırık değil daha kötü bir kırık oluşturur .  Tersine açılan delik  dikdörtgen, kare veya dairesel bir şekil almaz. Dairesel bir kırık yapmak için eğitilmiş bir insan beynine ihtiyaç vardır. Dolayısıyla tesadüf ve rastlantılarla bugün bile anlaşılamayan  maddeye (beyne) akıl verme, düşünme, daha iyisini geliştirme  özelliği verilemiyor. yani her şey sonsuz bir bilgi ve gücün eseridir.  En ince ayrıntılarla yapıldığına göre, en ince ayrıntılara kadar biliyor demektir.  Çünkü bilen yapar, yapan bilir. Elektrik, telefon, radyo, televizyon, bilgisayar, otomobil, gemi, uçak gibi teknoloji icatları ele alırsak bu aletlerin yapımı milyonlarca sene önce bil kuvve mümkün idi.  Yani o zaman da yapılabilirlerdi.  Ancak yapacak  bilgi ve teknoloji yoktu. Ama mümkünlük (olabilirlik) ta o zaman da vardı. Örneğin elektrik dediğimiz elektron akımı Edison ve Faraday’dan önce de vardı. Yaratıcı suda ve  havada kaldırma  özelliğini vermeseydi gemi ve uçak yapılabilir miydi? Elektromanyetik dalgalar var kılınmasaydı, telefon ve televizyon bulgulanabilir miydi?  Demek ki  yapılmak için gerekli malzeme milyonlarca yıl önce var kılınmıştı. Petrol, doğalgaz ve madenler 20. yüzyılda mı var kılınmışlardı? bunlar o zamanda vardı.  Fakat bil kuvveden fiile geçmeleri, bulunmaları zamanımızda gerçekleşti. Şimdi biz teknolojik icatlar hep yapanlardan biliyoruz. bu icatlar Faraday ve Edison’dan önce de vardı. kim koymuştu, maddeye yerleştirmişti? Yaratıcı. O halde yapılan icaatları biz Allah’tan bilip O’na şükretmeli, hamd etmeli. O nedenle Kuran’ın ilk Suresinin ilk kelimesi sadece sağlık ve zenginliği değil; tüm icatların bulunmasında ve kullandığımız anda Allahu Teala’ya hamd şükür etmeliyiz. Ama biz malesef teknolojiyi  ortaya çıkaranlardan biliyoruz. çocuğumuz güzel bir resim yapsa, öğretmen bunun notunu başka bir öğrenciye verse nasıl olur? İtiraz edilir. Ahmedin yaptığı bir işin ücretini Mehmed’e versek olur mu? olmaz. o zaman günümüzde bize kolaylık getiren icatları, evren yaratılırken maddeye yerleştirenden değil de bulandan bilirsek ne olur? Olur mu? Olmaz. peki telefonla konuşurken veya televizyon izlerken hiç  elektromanyetik dalgaları  yaratan aklımıza geliyor mu? Nadir, çok az. Edison olmasaydı biz karanlıkta kalacaktık. Böylece yine geldik: “Atlasın Desenine hayran oldum” a.

       
 Eğer Allahu Teala uranyumun 1 gramında 2 bin ton kömüre denk bir enerjiyi yerleştirmeseydi nükleer enerji mi icat edilebilir  miydi?   16.8 milyar yıl önce tüm Evren (Kainat),  tümüyle bir ilk saniyede önce bir toz halinde yaratıldı. Hatta  İleriki konularda görüleceği üzere sıfırzamanın 1/1043  saniye sonraki büyüklüğü,  1/1033 cm iken; bugüne ve sonsuza kadar olacak her olayın, yaratılacak her varlığın planı ta o zaman Yaratıcı tarafından belliydi. (İlmi ezelide=)  Yaratıcı'nın başlangıçsız  bilgisiyle bilinmiş, Ayarlanmış  ve düzenlenmişti. Zaten bu işe dinimizde kader denir. Zamanı gelince yaratılması (olay haline gelmesi, gerçekleşmesi) ise kazadır. Çünkü Allah'ın ilmi her zaman sonsuzdur. Zamanla Artması  söz konusu değildir. Yani o küçüklükte iken bile yaratılıp olacak her  olayın planı maddeye yerleştirildiği islam akaidine uygundur.
  
        Sonuç olarak nereye geldik? Doğru düşünmeyi bilemiyoruz,  beceremiyoruz. Sadece çoban değil; filozof da aynı. Sadece bu konuda kitap yazılabilirse de bu kadarla yetinelim. kısaca bilimlerin temeli olan doğa yasaları, ALLAH’ın eseridir.O’na hamd ve şükürler olsun ki, radyo, televizyon, arabamız vardır. 

        işte bilim felsefesi böyle olmalı.itirazı olan varsa ona göre değiştirebilirim.

         
   YA GÖRMEİĞİMİZ ELEKTROMANYEİK DALGALAR

 

RADYO TELEVİZYON TELEFON İNTERNET DEMEKTİR

Sonuç olarak nereye geldik? Doğru düşünmeyi bilemiyoruz,  beceremiyoruz. Sadece çoban değil; filozof da aynı. Sadece bu konuda kitap yazılabilirse de bu kadarla yetinelim. kısaca bilimlerin temeli olan doğa yasaları, ALLAH’ın eseridir.O’na hamd ve şükürler olsun ki, radyo, televizyon, arabamız vardır. 
        işte bilim felsefesi böyle olmalı.itirazı olan varsa ona göre değiştirebilirim.

40-50 YIL ÖNCESİ BİR RADYO

1982 YILINDA  ASKERLİK YAPTIĞIM KIBRIS'TAN GELİRKEN BENZER TİPTE Bİ TELEVİZYON GETİRMİŞTİM.

2000' li yılların başında kullandığımız Nokia cep telefonları


Bütün bu harıka icatlar, havada görmediğimiz elektromanyetik dalgaları sayesindedir. Eğer  görmediğimiz dalgaları evreni yaratırken Allah bu dalgaları  havada yerleştirmeseydi ne radyo, televizyon ne de televizyon  bilgisayarlar  icat edilemezdi.

10 yıl önce kullandığımız bu kutulu bilgsayarlar leptopler gelince  şimdi tarih oldu

PEKİ YA ELEKKTRİK NEDİR?

Modern bilime göre  16,8 milyar yıl önce  ZAMAN YOKTU. UZAY YOKTU. MADDE YOKTU. Bunun en kesin delillerinden biri,  ilk saniyden 180.000 yıl sonrasına ait bulunan bir kalıntı ışınım (karakutu) dur. İleriki konularda yazacağız. O ilk saniyede elektron, elektromanyetik dalga; ne Arşimet, Nevton ve Paskal Kanunları yoktu. Sadece  (teorik olarak)  bilgi halinde Allahu Teala'nın başlangıçsız bilgisinde vardı. O ilk saniyede yaratıldılar. Yeni hatırıma geldi.

SUYUN KALDIRMA KUVVETİ (ARŞİMET KANUNU) SONUCU GEMİLER İCAT EDİLDİ:

 

YA UÇAKLAR

Aerodinamik; havanın ya da öteki gazların hareketini ve bu hareket sırasında katılar üzerinde oluşturduğu etkilerle ilgilenen dinamik koludur. Yunanca aero (hava) ve dinamik (güç) sözcüklerinden oluşur.  Uçakların uçuşu, Nevton yasalarıyla da alakalı. Fakat önemli olan uçakların icadı mı, yoksa yerler ve gökler yaratılırken veya yratılmadan önce uçakların havada kalabilme özelliğinin var kılınması mı?

 işte Cumhuriyet devri dinsizlerinden

Dr. Abdullah Cevdet ve günümüzün fizikçilerinden

Prof Dr Kerem Cankoçak Fizik 

 SON DEVRİN FİLOZOFLARINDAN CANER TASTEMAN BİLİMİ NE GÜZEL YORUMLUYOR. DİNLEYELEİM: 

 

Doğa Yasalarının Mantığı Nedir

Doğa Yasası (Kanunu) Nedir
Evren yoktan yaratılmıştır. Burası kesin olduğuna göre, evreni Yaratan’ın evreni yaratırken koyduğu kurallara doğa yasaları (tabiat kanunları) denir. Daha kolay anladığımız fen bilimlerinin konusu olan hiç bir yasa, kendisinin sebebi olamayacağına göre, başlangıçsız bir bilgi ve gücün  eseridirler. Kevanin-i Tabiiyye-i İlahiyye:  Bu zincirleme isim  tamlaması Gazi Mustafa Kemal'e  ait olup bir kitabın özetidir. O’ nun arkasından gittiğini söyleyen fikir ve  düşünce adamları,  kemalist aydın ve filozoflar bu değerlendirmeyi çok iyi anlamaları gerekemez mi? Bugünkü anlamı: “Allah’ın koyduğu doğa yasaları” demektir. Şöyle diyor Zagnog Paşa Camisinde okuduğu bir hutbede:

"İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz, son dindir. Ekmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa, hakikate tamamen tevâfuk ve tetâbuk ediyor. Eğer akla, mantığa ve hakikate tevâfuk etmemiş olsaydı, bununla diğer kavânîn-i tabiiyye-ı ilahiyye beyninde tezat olması icab ederdi. Çünkü bilcümle kavânîn-ı kevniyyeyi yapan Cenab-ı Hak'tır.".  7 şubat 1923   https//tr.wikisource.org/wiki/baliksir_hutbesi.   Sadeleştirirsek:

       İnsanlara bolluk ve canlılık veren dinimiz son dindir. En son ve eksiksiz dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa, doğruya, gerçeğe  taamamen uygun ve birleşiyor. Eğer akla, mantığa ve doğruya uygun düşmmiş olsydı, bununla (dinimizle) Allah'ın koyduğu Doğa Yasaları arasında  çelişki olması  grekirdi.. Çünkü bütün  Evrenin yaratılışı ile ilgili yasaları yapan Cenab-ı Hak'tır". O halde:

            Kevanin-i  Tabiiyye-i Lahiyye 

ALLAH'N KOYDUĞU DOĞAL YASALARI


Gazi’nin bu sözleri   bilim ve felsefenin temeli, hareket noktası kabul edilmeli.  Bilim felsefesi yapmak isteyenler Allah’ın  yaratıp koyduğu yasaları  tüm fen ve diğer bilimlerde okuyup inceliyorlar. Fakat koyanından bahsetmiyorlar. Örneğin reklamlarda hepimizin  bin kere izlediği  “ATLASIN DESENİNE HAYRAN OLDUM




cümlesini ele alalım. Yani atlas halısı kendi kendine mi o güzelliği aldı? Ona o güzelliği veren usta nerede? O ustaya o yetenekleri veren kim? Niçin  şahsen bende yok öyle bir kabiliyet de, atlas halısının ustasında var? Bana o yeteneği vermeyen, fakat ona veren kim? Demek ki biz öyle şartlandırıldık ve alıştırıldık ki mahareti  her hangi bir güzellik ve sanatı yapana değil de kendisinden biliyoruz. Bu nasıl mantık yahu? Yapılan işi görüyor, yapanını yok sanıyoruz.  Çevremiz güzelliklerle dolu


Ä°lgili resim


 

GLAYOL  ÇİÇEĞİ

Bu  güzellikleri hep seviyoruz. Bunları  büyüten ve besleyen biziz ama,  icadı, tohumundaki yazılım milyarlarca yıl önce de vardı.


bir akdeniz efsanesi begonvil 3 Bir Akdeniz Efsanesi: Begonvil

BEGONVİL (GELİN DUVAĞI) ÇİÇEĞİ 




Yalova Fidan Market Tesbih Çiçeği (Canna)



                                          
GANNA    (TESBİH)      ÇİÇEĞİA 
İnsana gelince   bilindiği üzere bütün tıp fakülteleri sadece insanı inceler. Mesela kardiyolojide kürsüsünde bulunan bir sürü akademisyen  ( profesör, doçent ve araştırma görevlisi) sadece Allah’ın yarattığı kalp denilen bu küçük kan pompasını inceler ve incelemeye devam edecektir.               İnsan Kalbi (Kardiyoloji) fakat bu pompanın her inceliği henüz bilinememektedir. Tıp Fakültelerinde Nefroloji Anabilimdalı Allah’ın ilk defa yarattığı böbreği inceler.

böbreğin yapısı ve özellikleri ile ilgili görsel sonucu


Fakat henüz böbrekle ilgili her şey bilinmiş değildir.  Anlamak gerekir ki, yaratılmış böbrek tam anlaşılamadıysa Böbreğin  Yaratılması  ne kadar çok bilgi ve kudreti gerektiriyor. Göz ana bilim dalında göz denen bu fotoğraf makinesi incelenmektedir 



Dünyada belki yüzbinlerce  akademiyen (profosör), bilim adamı Allah’ın yarattığı ve göz denilen bu küçük aleti inceliyor. henüz tam  çözülemedi. Çözülebilse  benim geçirdiğim uveit hastalığının etyolojisi (nedenleri) ve tedavisi bilinmiyor. Bir zaman  Ankara tıp fakültesi kütüphanesinde Fizyoloji Dersi Kitabında duyu organlarının sınırlarını araştırıyordum. Kitabın yazarı ömrünü fizyolojiye ayıran Prof. Dr. Meliha Terzioğlu şu açıklamayı yapıyor:

       “-İnsan Beyni Kıyamete kadar kendisini çözemeyecektir. İnsan zihni ancak yaratanı tarafından analaşılabilir”.


Beyin Sinirleri

Meliha Terzioğlu’nun “anlaşılamayacaktır” dediği insan beyni, bilimin hiç olmadığı milyarlarca yıl önce de vardı? Hangi bilgi  bilgiyle hangi mühendis başardı. Tesadüf (olasılık)la   “daha iyi olan” ortaya çıkmaz. Rastlantılarla  iyi olan daha kötü hale gelir. Örneğin cama atılan bir taşla daha iyi bir kırık değil daha kötü bir kırık oluşturur .  Tersine açılan delik  dikdörtgen, kare veya dairesel bir şekil almaz. Dairesel bir kırık yapmak için eğitilmiş bir insan beynine ihtiyaç vardır. Dolayısıyla tesadüf ve rastlantılarla bugün bile anlaşılamayan  maddeye (beyne) akıl verme, düşünme, daha iyisini geliştirme  özelliği verilemiyor. yani her şey sonsuz bir bilgi ve gücün eseridir.  En ince ayrıntılarla yapıldığına göre, en ince ayrıntılara kadar biliyor demektir.  Çünkü bilen yapar, yapan bilir. Elektrik, telefon, radyo, televizyon, bilgisayar, otomobil, gemi, uçak gibi teknoloji icatları ele alırsak bu aletlerin yapımı milyonlarca sene önce bil kuvve mümkün idi.  Yani o zaman da yapılabilirlerdi.  Ancak yapacak  bilgi ve teknoloji yoktu. Ama mümkünlük (olabilirlik) ta o zaman da vardı. Örneğin elektrik dediğimiz elektron akımı Edison ve Faraday’dan önce de vardı. Yaratıcı suda ve  havada kaldırma  özelliğini vermeseydi gemi ve uçak yapılabilir miydi? Elektromanyetik dalgalar var kılınmasaydı, telefon ve televizyon bulgulanabilir miydi?  Demek ki  yapılmak için gerekli malzeme milyonlarca yıl önce var kılınmıştı. Petrol, doğalgaz ve madenler 20. yüzyılda mı var kılınmışlardı? bunlar o zamanda vardı.  Fakat bil kuvveden fiile geçmeleri, bulunmaları zamanımızda gerçekleşti. Şimdi biz teknolojik icatlar hep yapanlardan biliyoruz. bu icatlar Faraday ve Edison’dan önce de vardı. kim koymuştu, maddeye yerleştirmişti? Yaratıcı. O halde yapılan icaatları biz Allah’tan bilip O’na şükretmeli, hamd etmeli. O nedenle Kuran’ın ilk Suresinin ilk kelimesi sadece sağlık ve zenginliği değil; tüm icatların bulunmasında ve kullandığımız anda Allahu Teala’ya hamd şükür etmeliyiz. Ama biz malesef teknolojiyi  ortaya çıkaranlardan biliyoruz. çocuğumuz güzel bir resim yapsa, öğretmen bunun notunu başka bir öğrenciye verse nasıl olur? İtiraz edilir. Ahmedin yaptığı bir işin ücretini Mehmed’e versek olur mu? olmaz. o zaman günümüzde bize kolaylık getiren icatları, evren yaratılırken maddeye yerleştirenden değil de bulandan bilirsek ne olur? Olur mu? Olmaz. peki telefonla konuşurken veya televizyon izlerken hiç  elektromanyetik dalgaları  yaratan aklımıza geliyor mu? Nadir, çok az. Edison olmasaydı biz karanlıkta kalacaktık. Böylece yine geldik: “Atlasın Desenine hayran oldum” a.

       
 Eğer Allahu Teala uranyumun 1 gramında 2 bin ton kömüre denk bir enerjiyi yerleştirmeseydi nükleer enerji mi icat edilebilir


  miydi?   16.8 milyar yıl önce tüm Evren (Kainat),  tümüyle bir ilk saniyede önce bir toz halinde yaratıldı. Hatta  İleriki konularda görüleceği üzere sıfırzamanın 1/1043  saniye sonraki büyüklüğü,  1/1033 cm iken; bugüne ve sonsuza kadar olacak her olayın, yaratılacak her varlığın planı ta o zaman Yaratıcı tarafından belliydi. (İlmi ezelide=)  Yaratıcı'nın başlangıçsız  bilgisiyle bilinmiş, Ayarlanmış  ve düzenlenmişti. Zaten bu işe dinimizde kader denir. Zamanı gelince yaratılması (olay haline gelmesi, gerçekleşmesi) ise kazadır. Çünkü Allah'ın ilmi her zaman sonsuzdur. Zamanla Artması  söz konusu değildir. Yani o küçüklükte iken bile yaratılıp olacak her  olayın planı maddeye yerleştirildiği islam akaidine uygundur.


Meliha Terzioğlu’nun “anlaşılamayacaktır” dediği insan beyni, bilimin hiç olmadığı milyarlarca yıl önce de vardı? Hangi bilgi  bilgiyle hangi mühendis başardı. Tesadüf (olasılık)la   “daha iyi olan” ortaya çıkmaz. Rastlantılarla  iyi olan daha kötü hale gelir. Örneğin cama atılan bir taşla daha iyi bir kırık değil daha kötü bir kırık oluşturur .  Tersine açılan delik  dikdörtgen, kare veya dairesel bir şekil almaz. Dairesel bir kırık yapmak için eğitilmiş bir insan beynine ihtiyaç vardır. Dolayısıyla tesadüf ve rastlantılarla bugün bile anlaşılamayan  maddeye (beyne) akıl verme, düşünme, daha iyisini geliştirme  özelliği verilemiyor. yani her şey sonsuz bir bilgi ve gücün eseridir.  En ince ayrıntılarla yapıldığına göre, en ince ayrıntılara kadar biliyor demektir.  Çünkü bilen yapar, yapan bilir. Elektrik, telefon, radyo, televizyon, bilgisayar, otomobil, gemi, uçak gibi teknoloji icatları ele alırsak bu aletlerin yapımı milyonlarca sene önce bil kuvve mümkün idi.  Yani o zaman da yapılabilirlerdi.  Ancak yapacak  bilgi ve teknoloji yoktu. Ama mümkünlük (olabilirlik) ta o zaman da vardı. Örneğin elektrik dediğimiz elektron akımı Edison ve Faraday’dan önce de vardı. Yaratıcı suda ve  havada kaldırma  özelliğini vermeseydi gemi ve uçak yapılabilir miydi? Elektromanyetik dalgalar var kılınmasaydı, telefon ve televizyon bulgulanabilir miydi?  Demek ki  yapılmak için gerekli malzeme milyonlarca yıl önce var kılınmıştı. Petrol, doğalgaz ve madenler 20. yüzyılda mı var kılınmışlardı? bunlar o zamanda vardı.  Fakat bil kuvveden fiile geçmeleri, bulunmaları zamanımızda gerçekleşti. Şimdi biz teknolojik icatlar hep yapanlardan biliyoruz. bu icatlar Faraday ve Edison’dan önce de vardı. kim koymuştu, maddeye yerleştirmişti? Yaratıcı. O halde yapılan icaatları biz Allah’tan bilip O’na şükretmeli, hamd etmeli. O nedenle Kuran’ın ilk Suresinin ilk kelimesi sadece sağlık ve zenginliği değil; tüm icatların bulunmasında ve kullandığımız anda Allahu Teala’ya hamd şükür etmeliyiz. Ama biz malesef teknolojiyi  ortaya çıkaranlardan biliyoruz. çocuğumuz güzel bir resim yapsa, öğretmen bunun notunu başka bir öğrenciye verse nasıl olur? İtiraz edilir. Ahmedin yaptığı bir işin ücretini Mehmed’e versek olur mu? olmaz. o zaman günümüzde bize kolaylık getiren icatları, evren yaratılırken maddeye yerleştirenden değil de bulandan bilirsek ne olur? Olur mu? Olmaz. peki telefonla konuşurken veya televizyon izlerken hiç  elektromanyetik dalgaları  yaratan aklımıza geliyor mu? Nadir, çok az. Edison olmasaydı biz karanlıkta kalacaktık. Böylece yine geldik: “Atlasın Desenine hayran oldum” a.

       
 Eğer Allahu Teala uranyumun 1 gramında 2 bin ton kömüre denk bir enerjiyi yerleştirmeseydi nükleer enerji mi icat edilebilir  miydi?   16.8 milyar yıl önce tüm Evren (Kainat),  tümüyle bir ilk saniyede önce bir toz halinde yaratıldı. Hatta  İleriki konularda görüleceği üzere sıfırzamanın 1/1043  saniye sonraki büyüklüğü,  1/1033 cm iken; bugüne ve sonsuza kadar olacak her olayın, yaratılacak her varlığın planı ta o zaman Yaratıcı tarafından belliydi. (İlmi ezelide=)  Yaratıcı'nın başlangıçsız  bilgisiyle bilinmiş, Ayarlanmış  ve düzenlenmişti. Zaten bu işe dinimizde kader denir. Zamanı gelince yaratılması (olay haline gelmesi, gerçekleşmesi) ise kazadır. Çünkü Allah'ın ilmi her zaman sonsuzdur. Zamanla Artması  söz konusu değildir. Yani o küçüklükte iken bile yaratılıp olacak her  olayın planı maddeye yerleştirildiği islam akaidine uygundur.
  
        Sonuç olarak nereye geldik? Doğru düşünmeyi bilemiyoruz,  beceremiyoruz. Sadece çoban değil; filozof da aynı. Sadece bu konuda kitap yazılabilirse de bu kadarla yetinelim. kısaca bilimlerin temeli olan doğa yasaları, ALLAH’ın eseridir.O’na hamd ve şükürler olsun ki, radyo, televizyon, arabamız vardır. 

        işte bilim felsefesi böyle olmalı.itirazı olan varsa ona göre değiştirebilirim.

         
   YA GÖRMEİĞİMİZ ELEKTROMANYEİK DALGALAR


    RADYO TELEVİZYON TELEFON İNTERNET DEMEKTİR







        Sonuç olarak nereye geldik? Doğru düşünmeyi bilemiyoruz,  beceremiyoruz. Sadece çoban değil; filozof da aynı. Sadece bu konuda kitap yazılabilirse de bu kadarla yetinelim. kısaca bilimlerin temeli olan doğa yasaları, ALLAH’ın eseridir.O’na hamd ve şükürler olsun ki, radyo, televizyon, arabamız vardır. 
        işte bilim felsefesi böyle olmalı.itirazı olan varsa ona göre değiştirebilirim.



40-50 YIL ÖNCESİ BİR RADYO


 1982 YILINDA  ASKERLİK YAPTIĞIM KIBRIS'TAN GELİRKEN BENZER TİPTE Bİ TELEVİZYON GETİRMİŞTİM.




2000' li yılların başında kullandığımız Nokia cep telefonları


Bütün bu harıka icatlar, havada görmediğimiz elektromanyetik dalgaları sayesindedir. Eğer  görmediğimiz dalgaları evreni yaratırken Allah bu dalgaları  havada yerleştirmeseydi ne radyo, televizyon ne de televizyon  bilgisayarlar  icat edilemezdi.





10 yıl önce kullandığımız bu kutulu bilgsayarlar leptopler gelince  şimdi tarih oldu

PEKİ YA ELEKKTRİK NEDİR?














     Modern bilime göre  16,8 milyar yıl önce  ZAMAN YOKTU. UZAY YOKTU. MADDE YOKTU. Bunun en kesin delillerinden biri,  ilk saniyden 180.000 yıl sonrasına ait bulunan bir kalıntı ışınım (karakutu) dur. İleriki konularda yazacağız. O ilk saniyede elektron, elektromanyetik dalga; ne Arşimet, Nevton ve Paskal Kanunları yoktu. Sadece  (teorik olarak)  bilgi halinde Allahu Teala'nın başlangıçsız bilgisinde vardı. O ilk saniyede yaratıldılar. Yeni hatırıma geldi.

SUYUN KALDIRMA KUVVETİ (ARŞİMET KANUNU) SONUCU GEMİLER İCAT EDİLDİ:










 
 YA UÇAKLAR

Aerodinamik; havanın ya da öteki gazların hareketini ve bu hareket sırasında katılar üzerinde oluşturduğu etkilerle ilgilenen dinamik koludur. Yunanca aero (hava) ve dinamik (güç) sözcüklerinden oluşur.  Uçakların uçuşu, Nevton yasalarıyla da alakalı. Fakat önemli olan uçakların icadı mı, yoksa yerler ve gökler yaratılırken veya yratılmadan önce uçakların havada kalabilme özelliğinin var kılınması mı?

 işte Cumhuriyet devri dinsizlerinden

Dr. Abdullah Cevdet ve günümüzün fizikçilerinden


Prof Dr Kerem Cankoçak Fizik 

 SON DEVRİN FİLOZOFLARINDAN CANER TASTEMAN BİLİMİ NE GÜZEL YORUMLUYOR. DİNLEYELEİM: 




DEĞERLENDİRMEM:

Ateistler bir saatın nasıl yapıldığını çözmekle, anlamakla olayı bitirdiklerini sanıyorlar. Onun işleyişini çözmek asla onu yapmak demektir.  Aynı şekilde elektriği, miknatisin işleyişini çözmek onu yapmak değildir. Önemli olan yapmaktır. İşleyişini çözmek değildir. Doğadak miknatis,elektrik, Newton Paskal Yasaları (Allah'ın  yaaparken koyduğu kuralları) belki milyarlarca yıl önce de vardı. Önemli olan bulmak değil, yapmaktır.  Allah'ın koymadığı bir yasa koysunlar da görelim: